Osman Efendi'nin oğlu Mehmet Yazıcıoğlu |
BİR
SEVDA Kİ
Nisan gelince Toroslarda, tabiat cıvıl cıvıl olur.
Dağlar, insanın yüzüne güler sanki. Mor çiçekler açar yamaçlarda. Menekşeler,
laleler, sümbüller dağların güzelliğine güzellik katar. Dağlar patlar adeta… Dağlar çeker adımı
bağrına. Karacaoğlan olur Toros dağlarının yamaçları. Bir türkü tutturur inceden
ince:
“Sarıçiçek sarvan kurmuş naz ile
Âşıklar da keman ilen saz ilen
On beşinde yeni yetme kız ilen
Seni yaylamanın zamanı dağlar
Sarıçiçek sarvan kurmuş oturur.
Yaz gelince taze otlar bitirir.
Bir yel eser rayihasın getirir
Güllerin leylağa karıştı dağlar
Türkmen evleri de çevrilir konar
Güzeller suyundan içer de kanar
Altın küpe kulakta mum gibi yanar
Görüşün efkârım artıyor dağlar
Karac'oğlan der ki çöktüm oturdum
Yaşım on beş idi yüze yetirdim
Kulağı küpeli bir yar yitirdim
Gümanım köşende kalıyor dağlar”
Torosların Karacaoğlan’ı olur da; Ali’si, Ahmet’i, Osman’ı olmaz mı? Her türkünün bir hikâyesi vardır. Her güzele bir türkü yakılır Toroslarda. Dağlar ilham verir yüreklere. Hele bahar yüzünü gösterip, nisan yağmurları başlamaya görsün, sevdalar fışkırır kaya kovuklarından. Her bahar yeni bir sevdaya türkü olur.
Tarihler belli değil ama mevsim bahardı. Yağmurlar yağmış, toprak uyanmış, kır çiçekleri rengârenk açmış, koyunlar kuzular yeşil yamaçlara özlem gidermek için koşmuşlardı. İşte o zaman başlamış Yörük kızı Senem ile Yazıcıoğlu Osman Efendi’nin sevdası.
Dağ bazen Toros, bazen Binboğa olur ama hikâye hep aynı hikâyedir.
Derler ki; bahar gelende, Yörükler dağlara çıktı. Koyunları, kuzuları meleşti kırlarda. Dağlara gelen Yörük beylerini ziyaret etmek için yörenin beyi topladı hatırı sayılı insanları. Gittiler Yörük Bey’inin çadırına. Gidenler arasında Yazıcıoğlu Osman Bey’de vardı. Osman Bey gençti. Tam da delikanlılık çağındaydı. Yörük Beyi’nin çadırına vardıklarında şimşekler çaktı Osman Bey’in bağrında. Karakaşlı, ela gözlü, sırma saçlı bir Yörük kızı aklını alıverdi bir anda. Kızın adı Senem’di. Senem ile Osman’a ne olduysa oldu, karasevdaya tutuldular bir bakışta. Senem’e dünürcü yolladı Yazıcıoğlu Osman Bey. “Kısmetse veririz” dedi Senem’in babası Yörük Bey’i. Ama Yörük töresinde müsaade etmiyordu Senem ile Yazıcıoğlu Osman Bey’in evlenmesine. Bir gece söküldü Yörük çadırlar. Kimseye haber vermeden terk etti dağları Yörükler. Yazıcıoğlu Osman ne ettiyse bir daha göremedi Senemi. Türküler yaktı ona.
Aradan
yıllar geçti. Yazıcıoğlu Osman çoluk çocuğa karıştı. Bir gözü kör oldu. Bir
türlü unutmadı Yörük kızı Senem’i. Senem de onu hiç unutmadı. Hacın
Ermenilerinden bir adam çerçicilik yapardı. Gezmedik yer bırakmazdı. Yolu
Kozan’a düştü. Alışveriş yaparken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, çerçinin
şivesini Toros dağlı insanların şivesine benzetmişti. Çerçiye:
“Gardaş sen nerelisin?”dedi.
Çerçi
başını kaldırdı.
“Hacın’danım
bacı. Niye sordun?
“Yazıcıoğlu
Osman Ağa’yı bilir misin?”
“Bilirim
bacı.”
“Ona
bir selam desem iletir misin?”
“İletirim
bacı.”
Kadın
kuşağından bir çıkını çıkarttı. Onu çerçinin eline tutuşturdu.
“Osman
Ağa’ya, Senem ananın selamı var de. Yüreği yüreğinle birmiş, o kimseye yar
olmamış, bir yayla kızı gibi sevmiş, bir yayla kızı gibi sadık kalmıştır. Ama
gayri her şey geçti. Gelip aramaya, arayıp sormaya de.” dedi.
Ermeni
çerçi emaneti yerlerde koymadı. Bir gün geldi Yazıcıoğlu Osman’a, Senem’in
dediklerini aktardı.
Hikâyeyi
anlatanlar der ki:
“Daha
sonra Osman’ın bir gözü kör oldu. Ölene kadar yüreğinde Yörük kızı Senem’i
taşıdı. Bir de Senem’e türkü söyledi.
“Aşan bilir karlı dağın
ardını
Çeken bilir ayrılığın derdini
Bülbül kaça aldın gülün nargını
Gül alıp satmanın zamanı değil
Yaprak gazel olmuş duruyor dalda
Vefasız güzelden bize ne fayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
Ölürüm vazgeçmem sevdiğim senden
Selvinin dalları boyundan uzun
Yavrular gözüme bir salkım üzüm
Ölmeden görseydi o yâri gözüm
Koyun kuzu kurban olur o zaman”
Çeken bilir ayrılığın derdini
Bülbül kaça aldın gülün nargını
Gül alıp satmanın zamanı değil
Yaprak gazel olmuş duruyor dalda
Vefasız güzelden bize ne fayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
Ölürüm vazgeçmem sevdiğim senden
Selvinin dalları boyundan uzun
Yavrular gözüme bir salkım üzüm
Ölmeden görseydi o yâri gözüm
Koyun kuzu kurban olur o zaman”
Yazıcıoğlu Osman
Efendi, Yörük kızı Senem’e kavuşamadı ama Selver ile evlendi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder