17 Nisan 2013 Çarşamba

GAYTANCIZADE NAİME


GAYTANCIZADE NAİME
            Son yıllarda pek görünmez oldu. Ama birkaç yıl önce 18 Ekim 1920 Saimbeyli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde coşkulu bir kutlama olurdu. Benim hatırladığım Süleyman Baytok, İsmail Aksoy, Mehmet Baykal ve Dişçi Ahmet ilerlemiş yaşlarına aldırmadan heyecanlı tavırları ile temsili olarak hazırlanmış Esir Türk Kızı’nı kurtarırlardı.
            Siyah çarşaflar içerinde, elleri zincirle bağlı Esir Türk Kızı, törenlerin yapıldığı meydana getirilir, kız bütün mahareti ve heyecanı ile:
            “Ben Türk kızıyım! Namusumu kirlettirmeyin! Beni düşmanın elinden kurtarın!”diye feryatlar ederdi. Bu feryadı duyan herkesin tüyleri diken diken olurdu. Her yıl aynı sahneyi seyretmemize rağmen yine de meraklı gözlerle Esir Türk Kızı’nın feryadına kendimizi kaptırdık.  Heyecanlanırdık. Nefesimiz kesilir, eli kılıçlı Türk çetesinin bir an önce Esir Türk Kızı’nı kurtarmasını isterdik.
Türk çetesi coşkulu bir konuşma yapardı. Elindeki kılcı ile Esir Türk Kızı’nın bileğindeki zincirleri keserdi. Zincirler kesildiği anda büyük bir alkış kopardı. Kendi kendimize bir heyecan duyar, Türk kızının esaretten kurtuluşunun sevincini yaşardık. Ve ben hep merak ederdim, “Bu Türk kızı kim?”diye.
Yıllar sonra o Türk Kızı’nın Kaytancızade Mürsel Efendi’nin kızı Naime olduğunu öğrendim. Onu öğrendikten sonra da hep Naime Abla’nın hayat hikâyesini yazmak istedim. Ama benden önce onu bir yazan olmuştu. Hem de o kadar güzel yazmış ki bana söz bile kalmamıştı. Okurlarıma Zebercet Coşkun’un yazmış olduğu, Günizi Yayıncılığın yayınladığı Çallıyan Efendi kitabını mutlaka okumalarını öneririm. 
Ben burada ancak şu kadar söylemeliyim ki, Naime Abla’nın babası Kaytancızade Mürsel Efendi, annesi Fatma (Sağır Hacı’nın kızı) kardeşi Faik ve onlarca akrabası Hacın’da Ermenilerce işkence ile öldürüldüler. Aile içerisinden yalnız Naime kurtuldu. O da Amerikan Koleji’nde öğrenci olduğu için sağ kalabildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder