GAYTANCIZADE
NAİME
Son yıllarda pek görünmez oldu. Ama birkaç yıl önce 18
Ekim 1920 Saimbeyli’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde coşkulu bir
kutlama olurdu. Benim hatırladığım Süleyman Baytok, İsmail Aksoy, Mehmet Baykal
ve Dişçi Ahmet ilerlemiş yaşlarına aldırmadan heyecanlı tavırları ile temsili
olarak hazırlanmış Esir Türk Kızı’nı kurtarırlardı.
Siyah çarşaflar içerinde, elleri zincirle bağlı Esir Türk
Kızı, törenlerin yapıldığı meydana getirilir, kız bütün mahareti ve heyecanı
ile:
“Ben Türk kızıyım! Namusumu kirlettirmeyin! Beni düşmanın
elinden kurtarın!”diye feryatlar ederdi. Bu feryadı duyan herkesin tüyleri
diken diken olurdu. Her yıl aynı sahneyi seyretmemize rağmen yine de meraklı
gözlerle Esir Türk Kızı’nın feryadına kendimizi kaptırdık. Heyecanlanırdık. Nefesimiz kesilir, eli
kılıçlı Türk çetesinin bir an önce Esir Türk Kızı’nı kurtarmasını isterdik.
Türk
çetesi coşkulu bir konuşma yapardı. Elindeki kılcı ile Esir Türk Kızı’nın
bileğindeki zincirleri keserdi. Zincirler kesildiği anda büyük bir alkış
kopardı. Kendi kendimize bir heyecan duyar, Türk kızının esaretten kurtuluşunun
sevincini yaşardık. Ve ben hep merak ederdim, “Bu Türk kızı kim?”diye.
Yıllar
sonra o Türk Kızı’nın Kaytancızade Mürsel Efendi’nin kızı Naime olduğunu
öğrendim. Onu öğrendikten sonra da hep Naime Abla’nın hayat hikâyesini yazmak
istedim. Ama benden önce onu bir yazan olmuştu. Hem de o kadar güzel yazmış ki
bana söz bile kalmamıştı. Okurlarıma Zebercet Coşkun’un yazmış olduğu, Günizi
Yayıncılığın yayınladığı Çallıyan Efendi kitabını mutlaka okumalarını
öneririm.
Ben
burada ancak şu kadar söylemeliyim ki, Naime Abla’nın babası Kaytancızade
Mürsel Efendi, annesi Fatma (Sağır Hacı’nın kızı) kardeşi Faik ve onlarca
akrabası Hacın’da Ermenilerce işkence ile öldürüldüler. Aile içerisinden yalnız
Naime kurtuldu. O da Amerikan Koleji’nde öğrenci olduğu için sağ kalabildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder