Teber Efendi'nin oğlu Mehmet Kemal |
BİR
TORUN’UN YAZDIKLARI
Mülazım Teber Efendi’nin torunu Tunç Teber TOROSDAĞLI, yüz yıl sonra dedesi
Teber Efendi’yi araştırdı. Elde ettiklerini bir kitapçık haline dönüştürdü.
Yapmış olduğu çalışmaların bir çıktısını da bana yolladı. Ben de değerli torun
Tunç Teber TOROSDAĞLI’nin bir telefon konuşmamızda: ”İstiyorum ki dedem Teber
Efendi boşa ölmüş olmasın. 1909 yılında benim dedemi Ermeniler Hacın’da şehit
ettiler. O zaman daha tehcir kanunu çıkartılmamıştı. Ermeniler sürgüne
gitmemişlerdi. Hiçbir Ermeni’nin burnu bile kanamamıştı. Ama Ermeniler benim
dedem Mülazım Teber Efendi’yi şehit ettiler. Bu olayı herkese anlatmak
lazım.”demişti.
Ayrıca bana bir de mektup yazmıştı. Önce o
mektubunu, sonrada yapmış olduğu çalışmanın bir bölümünü sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Keşke herkes dedesi ile ilgili kısa da olsa
bir araştırma yapabilse…
“Ahmet Hocam, sizinle tanışamamak üzücüydü, ama neden konferansa katılamadığınızı öğrenince daha çok üzüldüm. Başınız sağ olsun. Eniştenize Allah’tan rahmet, kız kardeşinize ve ailenize sabırlar dilerim.
Saimbeyli'yi ziyaret etmek, o havayı solumak inanın tarif edemeyeceğim kadar duygu yüklüydü. Başta Kaymakam Bey, Yusuf Üsteğmen ve Bülent Bey olmak üzere tüm değerli Saimbeylilere de çok çok teşekkür ediyorum, lütfen kendilerine de iletin. Özellikle Bülent Bey çok iyi bir ev sahipliği yaptı bana.
Konuşmamda da belirttiğim gibi "Teber Teğmen" Saimbeyli'nin tarihinin, kültürünün bir parçası artık, unutulduğu tarih sayfalarından sizlerle birlikte onu çıkartmayı başardık, o artık Saimbeylilere emanet. İleride başka bilgiler de edinirsem sizinle paylaşırım.
İleride bir gün umarım çok daha ihtişamlı bir şehitlik anıtımız olur, mermerlerinin dökülmüş olmasına çok üzüldüm. Ayrıca, Teber Teğmen'in şehit olduğu yer de dâhil, 1909 ve 1920'de çeşitli olayların geçtiği yerlere, savaş mevkilerine kitabeler yazılması ne iyi olur diye düşündüm. Böylece, ziyaretçiler ve yeni nesiller, cennet gibi doğasının yanında, tarihinde çok kanlı olaylar yaşanmış olan bu açık hava müzesini andıran kasabayı dolaşırken üstünde yürüdükleri toprağın hikâyesini dinleme şansı bulurlar. İleride umarım tekrar Saimbeyli'yi ziyaret etme fırsatım olursa, birlikte Teber Teğmen'in mezarını da ararız, bulamazsak da şehit olduğu mevkii, izin verilirse, temsili bir mezar yaptırmayı da çok isterim.
Anma günü girişimleriniz ve her şey için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla, Tunç Teber Torosdağlı
“Dökülen
İlk Kan, Teber Efendinin Şehit Oluşu
17 Nisan 1909 (4 Nisan 1325
Rumi) Cumartesi günü Teber Efendi Mağara nahiyesi tarafında ileri gelen
kişilere gerekli bildirimlerde bulunduktan sonra Hacın'a dönüşe geçmişti.
Köylerdeki görevini tamamlayan ve üzerinde vergi parası bulunan ağnam (küçükbaş
hayvan vergisi) tahsildarı Osman Efendi de kendisine katıldı20. Köylülerin ileri gelenleri
yola çıkmamalarını, Hacın yolunun tekin olmadığını söyleyip, beklemesini
tavsiye ettiler. Ancak Teber Efendi, her an bir şeylerin patlak vermek üzere
olduğu Hacın'a bir an önce geri dönebilmek için tehlikeyi göze alıp yola
çıkmayı tercih etti. Kağnıpazarı'na vardıkları sırada, Çatak deresinin hemen
yanındaki Kasımoğlu Değirmeninin önünden geçerken kalabalık bir Ermeni
topluluğu önlerini kesti, içlerinden bazıları silahlarını doğrultmuştu. Teber Efendi
kalabalığı şöyle bir süzdü ve istifini hiç bozmadan atını kalabalığın içine
doğru sürdü. Kalabalık tam yana doğru açılmaya başlamıştı ki ön saflardaki
Ermenilerden Ballıkoğlu Hrant ve Şıkırdımyan Kör Nazar aynı anda Teber efendiye
ateş ettiler. Teber efendi bu hiç beklenmeyen ateş sonucu atından düşerek şehit
oldu. Aynı anda ateş eden Kalus oğlu Mihran'ın attığı saçmalarla da Osman
Efendi gözünden yaralandı, hala yaşadığını farkeder farketmez de can havliyle
kendisini dereye atıp karşıya mezarlığa kaçtı. Bir süre sonra Mezarlıkta
kendisini kovalayan Ermenilerden Acem oğlu Arşak, Abraham oğlu Kel Hacı ve
Ölmesek oğlu Hacı Minas Osman Efendiyi yakalayıp, üstüne çullandılar. "Bu
adamı tanıyorum, tahsildardır bu, üzerinde belki para vardır" dedi birisi.
Gerçekten de biraz araştırdıktan sonra elbisesinin içine gizlenmiş yerlerde
paraları buldular. Parayı ve silahını aldıktan sonra, kanlar içindeki adamı
zaten ölüyor diye bıraktılar. Kalabalık kendisi ile ilgiyi kesince, Osman
Efendi sokak aralarından kaçıp evine ulaşmaya çalıştı. Ancak, bu kez de yolda
önünü Vasili oğlu Hacı Bedros kesti ve üzerinde kalan 30 lirayı da o aldı,
yüklü bir para bulmanın heyecanı ile canını almadı22. Saldırıyı gerçekleştiren
Ermeniler hırslarını alamamışlardı, kalabalık Teber Efendi’yi parça parça etti23. Şehidin naaşı, daha sonra
parçalanmış olarak bir çuvalın içinde bulunacaktı.
Bu arada herkes Teber Efendi ve Osman Efendi ile
ilgilenirken, Teber Efendi’nin yanındaki emir eri Mehmet'i fark etmemişler, o
da olayın yarattığı şok ile ne yapacağını şaşırmıştı. Daha üzerinden
şaşkınlığını atamadan kendisini fark eden Kahveci Panos Kama ile Sabancı'nın
oğlu Abraham ve Teber Efendi’nin katili Ballıkoğlu Hrant tabanca ile
saldırdılar, Mehmet ağır yaralandı, beş gün sonra da şehit oldu24. Bu ilk şehitlerin ardından isyancılar iyice kontrolden
çıktılar, bir Osmanlı Subayını öldürmek güvenlerini artırmıştı. Kaçıp
saklanacak yerleri olmayan, tarım alanlarında çalışmak için Erzurum'dan gelen 8
Türk yakalanarak Kağnıpazarı'nda hunharca öldürüldüler. Reji kolcusu Hacı Ağa
ve ardından da on sekiz yaşındaki oğlu Selahattin Efendi şehit edildi. Jandarma
Gazi Onbaşı'yı yaraladılar. Konu an ve an Vali ve Kumandan'a telgrafla
bildiriliyor, her ikisi de makine başında olayı takip ediyorlardı.
Olayın Sona Ermesi ve Mahkemeler
Gelen telgrafta Vali neden
hala Feke Taburunun gelmediğini soruyordu. Araştırılınca, toplanan er
mevcudunun 7-8 kişi olduğu, Binbaşının henüz Feke'den hareket etmediği
öğrenildi. Vali ve Kumandanın baskısı ile Binbaşı iki gün sonra harekete geçti,
ancak Tabur bir buçuk saat yol gittikten sonra Tırtat Han'da mola verdi. Gece
orada kalındı ve yine Hacın'a gidilmedi. Ertesi gün Hacın'da akşam olduğunda
Tabur hala gelmemişti. Ömer Lütfi Efendi, Osman Efendi'nin gözünden vurulduğunu
da bu sırada öğrendi, ardından da Leblebici Ömer namında birisinin daha
vurulduğu haberi geldi. Gece saat ikide hem bu yeni vukuatlar, hem de taburun
gelmediği Adana'ya bildirildi ama bir türlü bu tabura ulaşılıp da Hacın'a
gelmesi sağlanamadı. Hacın'daki Amerikan Kolejinde görevli Misyoner Rose
Lambert, olaylardan sonra yazdığı kitabında, bu taburun Hacın'ı kuşatan
çetelere katıldığını belirtmişti26, ama bunun yerel Ermenilerin
çıkardığı bir söylenti olduğu, böyle bir hareketin mümkün olmadığı çünkü taburun
olay bölgesini güvenli bulmadığı için zaten ilerlemediği Adana-Feke-Hacın
arasında yapılan telgraf muhaberesinden anlaşılıyordu. Hatta Valilik, Hacın'dan
çıkışa Ermenilerin izin vermediğini bildiği halde, son çare olarak Hacın'dan
haberci çıkarıp Tabur'a ulaşılmasını tavsiye eden bir emir vererek,
kendilerinin de ellerinden başka bir şey gelemediğini açıkça ortaya koymuştur. Oysa
tüm İslam halkı o sırada Hacın Kışlasında muhasara altındaydı, Hacın'dan ne
kimse dışarı çıkabilmekte, ne de içeri kimse girebilmekteydi.
Hacın'da Ermenilerin
Türkleri öldürmeye başladığı, sağ kalanların da kışlada kuşatma altında
olduğunu duyan çevredeki halkın, Ömer Lütfi Efendi’nin daha önce yaptığı
çağrıya uyarak kasabayı kuşatmış olması çok muhtemeldir 28. Ancak, yine de sayı olarak
Ermenilerin silahlı gücüne yaklaşılamadığı ciddi bir çatışma olmamasından
anlaşılıyor. Bu oluşan tehdit sayesinde kasabanın Ermenileri de daha fazla
ileri gitmeye çekinmiş, kışlaya sığınan halka saldırmamışlardır. Aslında kimin
kuşatma altında olduğu da çok açık değildir, çünkü binlerce silahlı Ermeni
Hacın'ın dış dünya ile tüm bağlantılarını kesmiş, ne içeriden kimsenin dışarıya
çıkmasına izin vermiş, ne de dışarıdan kimseyi içeriye almıştır. Ancak, her
zaman olduğu gibi olay batı basını tarafından dünyaya, gözünü kan bürümüş
fanatik Türkler daha fazla Hıristiyan kanı dökebilmek için Hacın'ı kuşattılar şeklinde
duyuruldu. Daha sonra mayıs ortasında Misis Taburu Hacın'a gelerek olayları
yatıştırdı. Kasabanın Ermenileri ve yine kasabada yer alan Amerikan Misyonu
olanları çarpıttı, Ermenilerin durduk yere Türklerin saldırısına uğradıklarını
ve sonra da Hacın'ın Türk çeteleri tarafından kuşatıldığını, hayatlarını Misis
Taburu sayesinde zor kurtardıklarını dünyaya ilan ettiler29. Bu yoğun propaganda
karşısında Osmanlı Devleti Adana'ya vali olarak atanan Cemal Bey'i (İttihatçı
Cemal Paşa) gönüllerini almak üzere bizzat Hacın'ı ziyarete göndermiştir.
Olaylar sonrası 3 Mayıs 1909
tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinde olaylar sırasında Hacın Ermenileri
tarafından Redif askerleri ve jandarmalardan çalınan 14 tüfeğin Ermeni
Murahasası tarafından teslim edildiğini ve yine aynı gazetenin 25 Mayıs 1909
sayısında Hacın'da hırsızlık ve adam öldürme suçlarından 23 gayr-ı Müslim, 22
Müslim’in tutuklu bulunduğunu yazıyordu30. Bu arada Teber Efendinin
katilleri de yakalanarak Adana Cebel-i Bereket Örfi İdaresi Divan-ı Harbinde
yargılandılar ve haklarında Tablo 1'de belirtilen hükümler verildi. Katillerinin her
ikisi de idama mahkum edildiler. Ancak, Adana olaylarının geneli ile ilgili
batılı ülkelerin baskısı etkili oldu ve ölüme mahkûm edilmiş olan 29 Ermeni'nin
canları Padişah tarafından bağışlanarak ömür boyu kürek cezasına çevrildi,
olaylar sonrası ölüme mahkûm edilen 40 Müslüman ise idam edildi.”
Mülazım Teber Efendi'nin Şehit Edilmesi
nedeniyle Divan-ı Harp'te Yargılanan Şahıslar ve Aldıkları Cezalar
|
İsim
|
Suçu
|
Hüküm
|
|
Ballık
oğlu
Hrant
|
Mülazım Teber Efendi’ye
silah ile ateş edip öldürmek ve emir eri Jandarma Onbaşı Abe Mehmet'in
yaralanmasından sorumlu bulunmuştur. Nefer Mehmet de 5 gün sonra şehit
olmuştur.
|
Zaten
idama mahkûm olduğu için ikinci suçtan beraat etmiştir. Cezası bağışlanarak
ömür boyu kürek cezasına çevrilmiştir.
|
|
Şıkırdımyan
Kör Nazar
|
Mülazım Teber Efendi’ye
silah ile ateş edip öldürmek.
|
İdam cezası
Cezası
bağışlanarak ömür boyu kürek cezasına çevrilmiştir.
|
|
Kalus
oğlu Mihran
|
Tahsildar Osman Efendi’ye
saçma atan silah ile ateş etmek ve gözünden yaralamak.
|
On
beş sene müddetle kürek cezası
|
|
Acem
oğlu Arşak
|
Dereyi geçip
Kabristan'a sığınan Osman Efendi’yi yakalayıp 80 lirasını zorla gasp etmek.
|
15
sene müddetle kürek cezası
Henüz
teslim etmeyip nezdinde kalan on üç liranın tahsili
|
|
Abraham
oğlu Kel Hacı
|
Dereyi geçip
Kabristan'a sığınan Osman Efendi’yi yakalayıp tabancasını ve Minas ile
beraber yüz mecidiyesini zorla gasp etmek.
|
On
beş sene müddetle kürek cezası
Minas ile
nezdlerinde kaldığı anlaşılan yüz mecidiyenin tahsili
|
|
Ölmesek
oğlu Hacı Minas
|
Dereyi geçip
Kabristan'a sığınan Osman Efendiyi yakalayıp tabanca kılıfını, fişekliğini ve
Kel Hacı ile beraber yüz mecidiyesini zorla gasp etmek.
|
On
beş sene müddetle kürek cezası
Kel Hacı ile
nezdlerinde kaldığı anlaşılan yüz mecidiyenin tahsili
|
|
Vasili
oğlu Hacı Bedros
|
Evine dönmeye
çalışan yaralı Osman Efendi'yi yolda durdurup üzerinde kalan otuz lirasını
zorla gasp etmek.
|
Bir sene adi hapis cezası
|
|
Keçeci
oğlu Arşak
|
Öldürme,
yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
|
Beraat
|
|
Muhtar
Haçar
|
Öldürme,
yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
|
Beraat
|
|
Sabancı'nın
oğlu
Serkis
|
Öldürme,
yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
|
Beraat
|
|
Kapucu oğlu Nazaret'in
oğlu Hamparsum (Kuyumcuyan)
|
Öldürme,
yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
|
Beraat
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder