17 Nisan 2013 Çarşamba

BİR TORUN’UN YAZDIKLARI


Teber Efendi'nin oğlu Mehmet Kemal
BİR TORUN’UN YAZDIKLARI
Mülazım Teber Efendi’nin torunu Tunç Teber TOROSDAĞLI, yüz yıl sonra dedesi Teber Efendi’yi araştırdı. Elde ettiklerini bir kitapçık haline dönüştürdü. Yapmış olduğu çalışmaların bir çıktısını da bana yolladı. Ben de değerli torun Tunç Teber TOROSDAĞLI’nin bir telefon konuşmamızda: ”İstiyorum ki dedem Teber Efendi boşa ölmüş olmasın. 1909 yılında benim dedemi Ermeniler Hacın’da şehit ettiler. O zaman daha tehcir kanunu çıkartılmamıştı. Ermeniler sürgüne gitmemişlerdi. Hiçbir Ermeni’nin burnu bile kanamamıştı. Ama Ermeniler benim dedem Mülazım Teber Efendi’yi şehit ettiler. Bu olayı herkese anlatmak lazım.”demişti.
Ayrıca bana bir de mektup yazmıştı. Önce o mektubunu, sonrada yapmış olduğu çalışmanın bir bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Keşke herkes dedesi ile ilgili kısa da olsa bir araştırma yapabilse…
               Ahmet Hocam, sizinle tanışamamak üzücüydü, ama neden konferansa katılamadığınızı öğrenince daha çok üzüldüm. Başınız sağ olsun. Eniştenize Allah’tan rahmet, kız kardeşinize ve ailenize sabırlar dilerim. 
               Saimbeyli'yi ziyaret etmek, o havayı solumak inanın tarif edemeyeceğim kadar duygu yüklüydü. Başta Kaymakam Bey, Yusuf Üsteğmen ve Bülent Bey olmak üzere tüm değerli Saimbeylilere de çok çok teşekkür ediyorum, lütfen kendilerine de iletin. Özellikle Bülent Bey çok iyi bir ev sahipliği yaptı bana.
               Konuşmamda da belirttiğim gibi "Teber Teğmen" Saimbeyli'nin tarihinin, kültürünün bir parçası artık, unutulduğu tarih sayfalarından sizlerle birlikte onu çıkartmayı başardık, o artık Saimbeylilere emanet. İleride başka bilgiler de edinirsem sizinle paylaşırım.
               İleride bir gün umarım çok daha ihtişamlı bir şehitlik anıtımız olur, mermerlerinin dökülmüş olmasına çok üzüldüm. Ayrıca, Teber Teğmen'in şehit olduğu yer de dâhil, 1909 ve 1920'de çeşitli olayların geçtiği yerlere, savaş mevkilerine kitabeler yazılması ne iyi olur diye düşündüm. Böylece, ziyaretçiler ve yeni nesiller, cennet gibi doğasının yanında, tarihinde çok kanlı olaylar yaşanmış olan bu açık hava müzesini andıran kasabayı dolaşırken üstünde yürüdükleri toprağın hikâyesini dinleme şansı bulurlar. İleride umarım tekrar Saimbeyli'yi ziyaret etme fırsatım olursa, birlikte Teber Teğmen'in mezarını da ararız, bulamazsak da şehit olduğu mevkii, izin verilirse, temsili bir mezar yaptırmayı da çok isterim.
Anma günü girişimleriniz ve her şey için çok teşekkür ederim.

Saygılarımla,   Tunç Teber Torosdağlı
 
Dökülen İlk Kan, Teber Efendinin Şehit Oluşu
17 Nisan 1909 (4 Nisan 1325 Rumi) Cumartesi günü Teber Efendi Mağara nahiyesi tarafında ileri gelen kişilere gerekli bildirimlerde bulunduktan sonra Hacın'a dönüşe geçmişti. Köylerdeki görevini tamamlayan ve üzerinde vergi parası bulunan ağnam (küçükbaş hayvan vergisi) tahsildarı Osman Efendi de kendisine katıldı20. Köylülerin ileri gelenleri yola çıkmamalarını, Hacın yolunun tekin olmadığını söyleyip, beklemesini tavsiye ettiler. Ancak Teber Efendi, her an bir şeylerin patlak vermek üzere olduğu Hacın'a bir an önce geri dönebilmek için tehlikeyi göze alıp yola çıkmayı tercih etti. Kağnıpazarı'na vardıkları sırada, Çatak deresinin hemen yanındaki Kasımoğlu Değirmeninin önünden geçerken kalabalık bir Ermeni topluluğu önlerini kesti, içlerinden bazıları silahlarını doğrultmuştu. Teber Efendi kalabalığı şöyle bir süzdü ve istifini hiç bozmadan atını kalabalığın içine doğru sürdü. Kalabalık tam yana doğru açılmaya başlamıştı ki ön saflardaki Ermenilerden Ballıkoğlu Hrant ve Şıkırdımyan Kör Nazar aynı anda Teber efendiye ateş ettiler. Teber efendi bu hiç beklenmeyen ateş sonucu atından düşerek şehit oldu. Aynı anda ateş eden Kalus oğlu Mihran'ın attığı saçmalarla da Osman Efendi gözünden yaralandı, hala yaşadığını farkeder farketmez de can havliyle kendisini dereye atıp karşıya mezarlığa kaçtı. Bir süre sonra Mezarlıkta kendisini kovalayan Ermenilerden Acem oğlu Arşak, Abraham oğlu Kel Hacı ve Ölmesek oğlu Hacı Minas Osman Efendiyi yakalayıp, üstüne çullandılar. "Bu adamı tanıyorum, tahsildardır bu, üzerinde belki para vardır" dedi birisi. Gerçekten de biraz araştırdıktan sonra elbisesinin içine gizlenmiş yerlerde paraları buldular. Parayı ve silahını aldıktan sonra, kanlar içindeki adamı zaten ölüyor diye bıraktılar. Kalabalık kendisi ile ilgiyi kesince, Osman Efendi sokak aralarından kaçıp evine ulaşmaya çalıştı. Ancak, bu kez de yolda önünü Vasili oğlu Hacı Bedros kesti ve üzerinde kalan 30 lirayı da o aldı, yüklü bir para bulmanın heyecanı ile canını almadı22. Saldırıyı gerçekleştiren Ermeniler hırslarını alamamışlardı, kalabalık Teber Efendi’yi parça parça etti23. Şehidin naaşı, daha sonra parçalanmış olarak bir çuvalın içinde bulunacaktı.

Bu arada herkes Teber Efendi ve Osman Efendi ile ilgilenirken, Teber Efendi’nin yanındaki emir eri Mehmet'i fark etmemişler, o da olayın yarattığı şok ile ne yapacağını şaşırmıştı. Daha üzerinden şaşkınlığını atamadan kendisini fark eden Kahveci Panos Kama ile Sabancı'nın oğlu Abraham ve Teber Efendi’nin katili Ballıkoğlu Hrant tabanca ile saldırdılar, Mehmet ağır yaralandı, beş gün sonra da şehit oldu24. Bu ilk şehitlerin ardından isyancılar iyice kontrolden çıktılar, bir Osmanlı Subayını öldürmek güvenlerini artırmıştı. Kaçıp saklanacak yerleri olmayan, tarım alanlarında çalışmak için Erzurum'dan gelen 8 Türk yakalanarak Kağnıpazarı'nda hunharca öldürüldüler. Reji kolcusu Hacı Ağa ve ardından da on sekiz yaşındaki oğlu Selahattin Efendi şehit edildi. Jandarma Gazi Onbaşı'yı yaraladılar. Konu an ve an Vali ve Kumandan'a telgrafla bildiriliyor, her ikisi de makine başında olayı takip ediyorlardı.


Olayın Sona Ermesi ve Mahkemeler
Gelen telgrafta Vali neden hala Feke Taburunun gelmediğini soruyordu. Araştırılınca, toplanan er mevcudunun 7-8 kişi olduğu, Binbaşının henüz Feke'den hareket etmediği öğrenildi. Vali ve Kumandanın baskısı ile Binbaşı iki gün sonra harekete geçti, ancak Tabur bir buçuk saat yol gittikten sonra Tırtat Han'da mola verdi. Gece orada kalındı ve yine Hacın'a gidilmedi. Ertesi gün Hacın'da akşam olduğunda Tabur hala gelmemişti. Ömer Lütfi Efendi, Osman Efendi'nin gözünden vurulduğunu da bu sırada öğrendi, ardından da Leblebici Ömer namında birisinin daha vurulduğu haberi geldi. Gece saat ikide hem bu yeni vukuatlar, hem de taburun gelmediği Adana'ya bildirildi ama bir türlü bu tabura ulaşılıp da Hacın'a gelmesi sağlanamadı. Hacın'daki Amerikan Kolejinde görevli Misyoner Rose Lambert, olaylardan sonra yazdığı kitabında, bu taburun Hacın'ı kuşatan çetelere katıldığını belirtmişti26, ama bunun yerel Ermenilerin çıkardığı bir söylenti olduğu, böyle bir hareketin mümkün olmadığı çünkü taburun olay bölgesini güvenli bulmadığı için zaten ilerlemediği Adana-Feke-Hacın arasında yapılan telgraf muhaberesinden anlaşılıyordu. Hatta Valilik, Hacın'dan çıkışa Ermenilerin izin vermediğini bildiği halde, son çare olarak Hacın'dan haberci çıkarıp Tabur'a ulaşılmasını tavsiye eden bir emir vererek, kendilerinin de ellerinden başka bir şey gelemediğini açıkça ortaya koymuştur. Oysa tüm İslam halkı o sırada Hacın Kışlasında muhasara altındaydı, Hacın'dan ne kimse dışarı çıkabilmekte, ne de içeri kimse girebilmekteydi.
            Hacın'da Ermenilerin Türkleri öldürmeye başladığı, sağ kalanların da kışlada kuşatma altında olduğunu duyan çevredeki halkın, Ömer Lütfi Efendi’nin daha önce yaptığı çağrıya uyarak kasabayı kuşatmış olması çok muhtemeldir 28. Ancak, yine de sayı olarak Ermenilerin silahlı gücüne yaklaşılamadığı ciddi bir çatışma olmamasından anlaşılıyor. Bu oluşan tehdit sayesinde kasabanın Ermenileri de daha fazla ileri gitmeye çekinmiş, kışlaya sığınan halka saldırmamışlardır. Aslında kimin kuşatma altında olduğu da çok açık değildir, çünkü binlerce silahlı Ermeni Hacın'ın dış dünya ile tüm bağlantılarını kesmiş, ne içeriden kimsenin dışarıya çıkmasına izin vermiş, ne de dışarıdan kimseyi içeriye almıştır. Ancak, her zaman olduğu gibi olay batı basını tarafından dünyaya, gözünü kan bürümüş fanatik Türkler daha fazla Hıristiyan kanı dökebilmek için Hacın'ı kuşattılar şeklinde duyuruldu. Daha sonra mayıs ortasında Misis Taburu Hacın'a gelerek olayları yatıştırdı. Kasabanın Ermenileri ve yine kasabada yer alan Amerikan Misyonu olanları çarpıttı, Ermenilerin durduk yere Türklerin saldırısına uğradıklarını ve sonra da Hacın'ın Türk çeteleri tarafından kuşatıldığını, hayatlarını Misis Taburu sayesinde zor kurtardıklarını dünyaya ilan ettiler29. Bu yoğun propaganda karşısında Osmanlı Devleti Adana'ya vali olarak atanan Cemal Bey'i (İttihatçı Cemal Paşa) gönüllerini almak üzere bizzat Hacın'ı ziyarete göndermiştir.

Olaylar sonrası 3 Mayıs 1909 tarihli Takvim-i Vekayi gazetesinde olaylar sırasında Hacın Ermenileri tarafından Redif askerleri ve jandarmalardan çalınan 14 tüfeğin Ermeni Murahasası tarafından teslim edildiğini ve yine aynı gazetenin 25 Mayıs 1909 sayısında Hacın'da hırsızlık ve adam öldürme suçlarından 23 gayr-ı Müslim, 22 Müslim’in tutuklu bulunduğunu yazıyordu30. Bu arada Teber Efendinin katilleri de yakalanarak Adana Cebel-i Bereket Örfi İdaresi Divan-ı Harbinde yargılandılar ve haklarında Tablo 1'de belirtilen hükümler verildi. Katillerinin her ikisi de idama mahkum edildiler. Ancak, Adana olaylarının geneli ile ilgili batılı ülkelerin baskısı etkili oldu ve ölüme mahkûm edilmiş olan 29 Ermeni'nin canları Padişah tarafından bağışlanarak ömür boyu kürek cezasına çevrildi, olaylar sonrası ölüme mahkûm edilen 40 Müslüman ise idam edildi.”
Mülazım Teber Efendi'nin Şehit Edilmesi nedeniyle Divan-ı Harp'te Yargılanan Şahıslar ve Aldıkları Cezalar

İsim
Suçu
Hüküm

Ballık oğlu
 Hrant
Mülazım Teber Efendi’ye silah ile ateş edip öldürmek ve emir eri Jandarma Onbaşı Abe Mehmet'in yaralanmasından sorumlu bulunmuştur. Nefer Mehmet de 5 gün sonra şehit olmuştur.
Zaten idama mahkûm olduğu için ikinci suçtan beraat etmiştir. Cezası bağışlanarak ömür boyu kürek cezasına çevrilmiştir.

Şıkırdımyan Kör Nazar
Mülazım Teber Efendi’ye silah ile ateş edip öldürmek.
İdam cezası
Cezası bağışlanarak ömür boyu kürek cezasına çevrilmiştir.

Kalus oğlu Mihran
Tahsildar Osman Efendi’ye saçma atan silah ile ateş etmek ve gözünden yaralamak.
On beş sene müddetle kürek cezası

Acem oğlu Arşak
Dereyi geçip Kabristan'a sığınan Osman Efendi’yi yakalayıp 80 lirasını zorla gasp etmek.
15  sene müddetle kürek cezası
Henüz teslim etmeyip nezdinde kalan on üç liranın tahsili

Abraham oğlu Kel Hacı
Dereyi geçip Kabristan'a sığınan Osman Efendi’yi yakalayıp tabancasını ve Minas ile beraber yüz mecidiyesini zorla gasp etmek.
On beş sene müddetle kürek cezası
Minas ile nezdlerinde kaldığı anlaşılan yüz mecidiyenin tahsili

Ölmesek oğlu Hacı Minas
Dereyi geçip Kabristan'a sığınan Osman Efendiyi yakalayıp tabanca kılıfını, fişekliğini ve Kel Hacı ile beraber yüz mecidiyesini zorla gasp etmek.
On beş sene müddetle kürek cezası
Kel Hacı ile nezdlerinde kaldığı anlaşılan yüz mecidiyenin tahsili

Vasili oğlu Hacı Bedros
Evine dönmeye çalışan yaralı Osman Efendi'yi yolda durdurup üzerinde kalan otuz lirasını zorla gasp etmek.
Bir sene adi hapis cezası

Keçeci oğlu Arşak
Öldürme, yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
Beraat

Muhtar Haçar
Öldürme, yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
Beraat

Sabancı'nın oğlu
Serkis
Öldürme, yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
Beraat

Kapucu oğlu Nazaret'in oğlu Hamparsum (Kuyumcuyan)
Öldürme, yaralama ve gasp olaylarında suçları olmadığı anlaşılmıştır.
Beraat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder