17 Nisan 2013 Çarşamba

HİMMETLİDEN HAKKI METLİ



HİMMETLİDEN HAKKI METLİ

            Tarihler 27 Şubat 2001’ i gösteriyordu. İğne ile kuyu kazar gibi yaşlı insanlar aramaya başlamıştım. Akli dengesi yerinde, hafızası kuvvetli dünü bugün gibi anlatan insanlar aramaya başladım. Himmetli’ de Hakkı METLİ adında birinin olduğunu söylediler. Arkadaşlarla birlikte Himmetli’ye gittim. Aynalı Çeşme’nin üst tarafında ikamet eden Hakkı METLİ ve eşi bizi yolda karşıladı. Aksakallı, nur yüzlü Hakkı Emmi çocukları, belki de torunları yaşında olan bizleri sevgi ile bağrına bastı. Gözlerindeki muhabbet ışıltılarıyla bizi evine davet etti. Ellerini öptük, gözlerimizden öptü. Bizim Anadolu insanının bütün sıcaklığını iliklerine kadar sindirmiş olan Hakkı Emmi’nin gözleri gülüyordu. Evine gelen misafirlerini memnun edebilmek için perme perişan oluyordu. Sevgi ile sakalını sıvazladım. Elinden tuttum. Evinin sofasına da yan yana oturdum. Her şeyi huzur doluydu. Güler yüzü, tatlı diliyle insana bir rahatlık veriyordu. Biraz hal hatır sorduktan sonra;
            “Hakkı Amca sen Ermenileri tanır mısın?” dedim.
            “Bizim Ermenileri mi?”
            “He he… Bizim Ermenileri”
            Hakkı Amca birlikte yaşadığı insanları o kadar benimsemişti ki, onlara; “bizim” diyordu. Ne kadar güzel bir tespit “Bizim Ermeniler” yani elin değil. Bizim içimizde yetişenler. Yani “bizim teröristler” gibi, “bizim hainler” gibi bir şey.
            Hakkı Amca gülümsedi.
“Onlar daha çok Hacın’da yaşarlardı. Bizim köyde birkaç hane vardı. Ben çocuk olduğum için Hacın‘a çok gidip gelmezdim. Babamın dostları da vardı. Bize gelir giderlerdi. Yalnız ben bir şeyi çok net hatırlıyorum.”
 Arkasına doğru döndü. İşaret parmağı ile karşı yamacı gösterdi.
“Biz” dedi “çocukken orada davar güderdik. Gerçi şimdi de orada çocuklar davar güderler” diye ilave etti. “Bir gün orada davar güdüyorduk. Şoo üst taraftan bir gurup atlı geldi. 10–15 atlı vardı. Asker elbiseliydi. Biz onları görünce korktuk. Taşların arkasına saklandık. Davarlar atlılardan ürktü sağa-sola kaçıştı. Davarları gören atlılar atlarını davarlara doğru koşturdular.  Bizim bir ala teke vardı. Onu tuttular. Bağırttıra bağırttıra tekeyi atın üstüne koydular. Alıp gittiler. Biz korkumuzdan gık bile diyemedik. Bunlar teke hırsızı oğlum.” dedi. Gülüştük.
Hakkı Amca’nın sohbeti güzeldi. Bize duyduklarından anlatmak istedi. Ben gördüklerini sordum. Fazla bir şeyler görmediğini söyledi. Sıcak çayını içtik. Vedalaştık.
Ömrün uzun olsun Hakkı METLİ Amca diyecektim ki, bu kitabı ben baskıya hazırlarken Hakkı Amca Hakk’n rahmetine kavuşmuştu.
Mekânı cennet olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder