DELİCE HACI
Ben ailenin en küçük çocuğuydum. Ben doğduktan kısa bir
süre sonra anam yediği mantardan zehirlenmiş. O günden itibaren de hastalık
yakasını bırakmadı.
Evin
küçüğü veya büyüğü olmak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Siz farkına
varsanız da varmasanız da eğer evin küçüğüyseniz bütün ayak işlerine siz
bakarsınız.
Benden
büyük üç abim, üç de ablam vardı. Ağabeylerimle aynı çatı altında pek
büyümedim. Çünkü ben çocukken onlar hayatın akışına kendilerini kaptırmışlar ve
kendilerine bir düzen kurmuşlardı. Ablamın biri evlenip gitmiş, diğeri tahsil
için bizden uzaktaydı. Evde iki kardeştik. Bir kız, bir oğlan. Babam bizi
geçindirmek için değirmenimize gider, Anam, hastalıklı hali ile bağ ve bahçe
işlerine koştururdu. Öyle bir zaman geldi ki anamın hastalığı çekilmez hal
aldı. Doktor doktor dolaşmaya başladı. O doktora gidince evde olan ablam da
mecbur olarak onunla birlikte hastane köşelerinde anamı beklerdi. Babam
değirmene giderdi. Ben de evdeki ineklerimize bakar, okuluma gider ve
yapabildiğim kadar ev işleri yapardım.
Evimizin
hemen üst tarafında oturan Hacı Amca, bir yere gidecek olursa illa bizim evin
önünden geçerdi. Geçerken de benim ev işleri yaptığımı görürdü. Beni kızdırmak
için:
“Kız
Ahmet, kız Ahmet.”diye bana takılırdı.
Çocukluk
işte. Bana Hacı Amcanın “Kız Ahmet” demesinden huylanır, bende ona “Kız Delice
Hacı, Kız Delice Hacı!” derdim. Allah rahmet etsin iyi bir komşuydu. Beni
huylandırmaktan, ona “Kız Delice Hacı” dememden çok mutlu olurdu.
Bu
kitabı yazarken aklıma Hacı Amca geldi. Çok emindim ki Hacı Amca, Hacın
olaylarını yaşayanlardandı. Küçük bir araştırmada Delice Hacı’yı bir sevdanın
ortasında buldum. Bir Ermeni kızı ile Türk delikanlısının sevdasında…
Delicelerin
Hacı, Hacın Belediyesi’nde çalışmaktadır. Her sabah işine giderken bir
Ermeni’nin evinin önünden geçmektedir. Ermeni’nin de güzel bir kızı vardır. Adı
Maria. Tam Maria’nın evinin önünden geçerken gözü Mari’a ya kayar, içten içe
bir sevda duyar Maria’ya. Hep ister ki o geçerken Maria evlerinin önüne çıksın,
ona baksın, gözleri ile gülümsesin.
Sevda
öyle bir duygudur ki, insanın ayaklarını yerden keser, aklını başından alır, Gâvur
Müslüman demez, her yüreğe yer eder. Hacı’nın Maria’ya bakışları, ona karşı
duyguları hemen Maria da yerini bulur. Maria da ister ki kapılarının önünden
her gün Hacı defalarca geçsin. Öğrenir Hacı’nın mesaiden çıktığı saatleri.
Zaman bir türlü geçmez. Gözleri Hacı’nın mesaiden çıkmasını bekler.
“Bu
mesaide ne kadar uzar böyle. Asırlar oldu sanki Hacı bu kapının önünden geçeli.
Maria için dakikalar yıl, saatler asır olur.
Delice
Hacı, ondan farklı mı? Gözü saatin akrebine takılır. Hadi, yelkovan bazen
halden anlar ya, Şu akrep yok mu? Akrep gibi sokar sanki zamanı. Zaman bir
türlü kıpramaz yerinden. Felç olmuştur zaman. Hadi be zaman, hadi ilerle. Şimdi
Maria kapının önündedir. Ya da çeşme başında su dolduruyordur.
Hacı,
belediye binasının içinde bir o yana bir bu yana koşar durur. Beynini kemirir
zaman. Saniyede saate bakar. Bir dışarı, bir içeri girer çıkar. Herkes onun
davranışlarını inceler. O hiç aldırmaz. Maria onun beynindedir. Mari’a yön
verir onun her hareketine. Tam başkana çay verecekken, sanki Maria seslenir
kapıdan. Başkana çayı vermeden çıkar odadan. “Ne oldu bu Hacı’ya?” diye herkes
geçirir içinden. Kimisi, “Delirdi bu çocuk!” der. Hacı’ya herkes “Delice Hacı”
demeye başlarlar.
Aşk
bir deliliktir zaten. Âşık olmayanlar ne bilsin bu halden. Sevdası ile alay
edenler de olur. Saygı duyanlar da. Ama zor bir sevdadır Delice Hacı’nın
sevdası. Hacı Müslüman, Maria Hristiyan’dır. Mahalle baskısı başlar hemen. Hacı
anlatmaya çalışır sevdasını önce ailesine. Herkes ayaklanır sanki birden. “Nasıl
olur, onlar gâvur!” demir perdeler gerilir hemen sevdanın önüne.
Maria
Hacı’dan daha zor durumdadır. Hiç vermek istemez duyan yakınları. “O da ne ki,
bir Müslüman’a gelin mi gideceksin! Türkler hayvan bile değil zaten onların
gözünde.” Aşka kim saygı duyar ki, kim saygı duydu ki şimdiye kadar. Davul
dengi dengine derler. Ermeni’yle Türk denk olur mu? Hıristiyan bir kız,
Müslüman bir gence gelin olur mu?
“Aman,
der Maria’nın anası. Aman kızım baban duymasın! Valla seni de, beni de keser.”
“Aman
der Delice Hacı’nın anası. Aman oğlum, kimse duymasın. Valla gâvurlar hepimizi
keserler. Onlar bize kız vermezler. Sonra biz ellere ne deriz. Bize “Gavurun
kızını aldı.” derler. “Müslüman’da kız
mı yok oğlum? Söyle, kimi istersen gidip onu sana alayım. Sana kız mı
vermeyecekler? Allah’a şükür kolunda altın bilezik... İşi gücü olan adamsın. Herkes
sana kızını vermek ister. Kaç kişi bana dedi. Evlendir şu oğlanı, diye. Kızını,
bacısını, akrabasını teklif edenler de var. Hadi oğlum, vazgeç şu Maria denen
gâvur kızından.”
Herkes
kendince bir şeyler söyler. Herkes her taraftan vazgeçirmek isterler Delice
Hacı’yı Maria’dan, Maria’yı Delice Hacı’dan.
Kimse saygı duymaz bu deli sevdaya. Herkes bir yürek taşır ama kimse
uygun bulmaz yürekte yanan deli sevdayı. Davullar dengi dengine çalınsın
istenir.
Hele,
üstüne üstelik bir de Fransızlar gelmişken Hacın şehrine… Hürriyet çığlıkları
atarken Ermeni gençleri… Türkler ikinci sınıf insan görülmeye başlamışken,
dostlar düşman olup birbirine kin beslerken, kim değer verir Hacı’nın delice
bir sevda ile Maria’ya bağlanmasına... Kim Maia’nın yanıp kavrulan yüreğinin
ateşine saygı duyar. Hadi diyelim zaman güzeldi. Kurt koyunla geziyordu. O
zaman bile Maia ile Delice Hacı’nın birbirlerine kavuşmaları zordu. Hele şimdi.
Zor kelimesi anlamsız kalırdı. İmkânsızdan öte bir şeydi bu sevdanın sonu…
Hacı,
belediye binasından başkandan önce çıktı. Hızlı adımlarla ilerliyordu. Başkan
arkadan seslendi:
“Nereye
gidiyorsun Hacı?”
Hacı
olduğu yere çakıldı. Geri döndü:
“Mesai
bitti başkanım!”
“İt
gibi adamsın. Bir de havlıyorsun. Mesai bitti ama başkan daha odasında.”
Son
zamanlarda Türklere hakaret etmek adet olmuştu. Her fırsatta Türkleri
aşağılıyordu Ermeniler. Türklere hakaret ederken sürekli; it, eşek, hayvan,
dacik, çandır… Gibi kelimeler kullanır olmuşlardı.
“İt”
kelimesi onuruna dokundu Delice Hacı’nın.
“Ben
it değil, Türk’üm başkan!” dedi.
Başkan
bütün hiddetiyle bağırdı.
“Ha
Türk, ha it! Ne farkı var?”
Öfkesi
kabardı Delice Hacı’nın. Ne pahasına olursa olsun başkanı ayaklarının altına
alıp çiğnemek istedi. Ama yanına gelen Türkler, “Aldırma köpeğe, havlasın!” diyerek
Delice Hacı’yı teselli ettiler.
O
gün Hacı, Maria’nın evinin önünden hiç geçmedi. Maria’nın gözleri yollarda
kaldı. Delice Hacı’nın beyni bir Maria’ya, bir başkana gitti geldi.
“Gebertmeliyim
ben bu adamı! İt, kimmiş göstermeliyim.”dedi kendi kendine. Planlar kurdu en
acımasızından. Şimdi Maria da duymuştur onun söylediklerini. Şimdi Ermeniler
her yerde övüne övüne anlatmışlardır. Hacın, nedir ki zaten? Biri bir şey derse
herkes duyar. Ne demiştir acaba Maria? “Tuh sana Hacı! Ne onursuz bir adammışsın.
Başkansa başkan. Sıkıp boğazını öldürecektin.”demiş midir acaba?
Başını
salladı iki yana Delice Hacı. Dişlerini sıktı.
“Ulan,
ben seni o makamda cayır cayır yakmazsam, bana da Delice Hacı demesinler. Gün
gelecek, göreceksin, seni o makamda cayır cayır yakacağım. Herkesin ortasında
bana “it” demek neymiş sen göreceksin. Şimdi de yakarım seni. Hem de cayır
cayır yakarım. Ama sen dua et Maria’ya. Maria geliyor gözlerimin önüne.
Biliyorum ben seni yakarsam beni de öldürürler. Öldüğüme gam yemem. Maria üzülür.
Maria üzülmesin diye yakmam seni. Can ne ki, onur candan kıymetlidir. Ama şu
aşk yok mu? İşte o boynumu büker benim. Maria büker boynunu. Şimdilik öfkeme
yenik düşeceğim. Şimdilik seni gebertmeyeceğim. Demek “Ha Türk, ha it!” vay
şerefiz vay! İt senin baban. İt senin anan. İt senin soyun! Tövbe tövbe… Soyunu
demiyorum. Maria’da senin soyundan. Ama sen nere Maria nere. Tervande Bacı da
Ermeni. Ama o bir melek… Bunu it doğurmuş. Valla it doğurmuş bunu…”
Söylendi
kendi kendine Delice Hacı. Tam deliliği tutmuştu. Öfkesine ancak Maria engel
olurdu onun. Maria’yı görmeliydi. Ona bakınca her şey değişiyordu. Bir huzur
vardı Maria’nın gözlerinde. Bakışları yeterdi Maria’nın..
Saate
baktı. Başkan kıvranıp duruyordu odada. Bu gün de ne çok gelen olmuştu
makamına. Fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Bir planlar vardı ama
anlayamamıştı Delice Hacı. Başkanın odasına girip çıkan herkes kendisine ters
ters bakıyorlardı. Acaba beyninden geçirdiklerini okuyorlar mıydı? Yok canım.
Nerden bileceklerdi onun ne düşündüğünü. Kuşkulandı kendi kendisinden. “Acaba
sinirli anımda birisine bir şey mi dedim?”diye geçti içinden. Yok, dememişti.
Kendisinden emindi şimdi diyecek zaman mıydı? Herkes öküz altında buzağı
arıyordu. Baksana Hacın’da yaşayan devlet memurlarını tek tek sorguya
çekiyorlardı. Herkes birbirinden kuşkulanıyordu.
Başkan
kalktı sandalyesinden. Dışarı doğru yürüdü. Arkasında bir sürü koruma ordusu.
Onlar da birlikte yürüdüler. Hepsi pis pis baktı Delice Hacı’ya. Ya da Delice
Hacı öyle sandı.
Vakit
akşam vaktiydi. Hacı çıktı Belediye Binası’ndan. Birazdan Maia’nın evinin
önünden geçecekti. Belediyenin bahçesinde olan çeşmeden elini yüzünü yıkadı.
Saçlarını taradı. Maria yakışıklı görmeliydi onu. Biraz yürüdü sokakta. Sağına
soluna baktı. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. İki gündür Maria’yı
görmüyordu.
“Acaba
Maria beni unuttu mu?”diye düşündü. Sonra kendi kendine kızdı. “Maria beni
unutmaz!”dedi. Onların aşkları öyle bir günde unutulacak aşk mıydı?
Yaklaştıkça
Maria’nın evine, kalbi gümbürdedi. Yerinden çıkacak gibi oldu. Bacakları
titredi. Nefes alması değişti. Ayakları birbirine dolaştı. Heyecandan ha düştü,
ha düşecek.
Gözleri
Maria’yı aradı kapıların önünde. Sağa baktı, sola baktı. Maria yoktu. Yavaşladı. Maria “duyar da bakar” diye öksürdü.
Biraz geçti Maria’nın evini. Anası, babası, kardeşleri oradaydı. Ama Maria
yoktu.
“Demek,
dedi kendi kendine. Demek Maria bana yapılan hakareti duymuş, “Bu nasıl
erkektir. O başkanı neden öldürmedi.”diye beni yüreğinden silmiş.”dedi.
“Ulan
bu defa söz, dedi. Bu defa ben seni diri diri yakmazsam bana da “Delice Hacı”
demesinler.” Diye kendi kendine söylenip dururken az ilerideki evin duldasında
Maria’nın kısık sesi duyuldu.
“Hacı,
Hacı!”
Delice
Hacı sesin geldiği yöne yaklaştı. Sesi duyuyordu ama Maria’yı görmüyordu. Tam
evin köşesine vardı. Bir el uzandı Hacı’nın bileğinden tutarak evin duldasına
çekti. Maria’ydı Hacı’yı tutup çeken. Boynuna sarıldı Delice Hacı’nın Maria:
“Sevgilim!
Hacım!” dedi. Sarıldıkça sarıldı. Bastıkça bağrına bastı. Ağladıkça ağladı.
“Gir
Hacı, git buralardan!”
Hacı
bir anlam veremedi Maria’nın ağlamasına. Söylediği sözler ne anlama geliyordu
bir türlü anlayamıyordu. Maria sadece:
“Hacı’m
git buralardan. Aileni de al git buralardan buralar artık size göre değil. Git
Hacım! Git! Git! Git!
“Dur!”dedi
Hacı. “Dur, bir soluklan bakalım ne oldu?”
“Git
Hacım git. Öldürecekler seni! Ananı, babanı, kardeşlerini hepsini öldürecekler.
Git ne olur Hacım git!” dedi Maria…
“Gitmem,
dedi Hacı, gitmem! Seni buralarda bırakıp, gitmem! Ölümse birlikte ölelim.
Gitmem Mariam, gitmem!”dedi.
İki
sevgili birbirlerine sarılıp sarılıp ağladılar. Mariaların evine dün akşam
başkan gelmişti. Bir sürü adamla birlikte. Maria’nın babasını tehdit
etmişlerdi. Delice Hacı’yı ve ailesini öldüreceklerini, kızının ondan uzak
durmasını, söylemişlerdi. Konuşulanları hep duymuştu Maria. Başına kızgın sular
dökülmüştü. Dünyası kararmıştı. Çaresiz kalmıştı. Bir güvenilecek Allah kulu
bulup da Hacı’ya haber salamamıştı. Ölümü göze alarak kaçmıştı evden. Şükür
kavuşmuştu Hacı’sına. Hacı:
“Birlikte
gidelim Maria!”dedi.
“Olmaz!”dedi
Maria. Birlikte giderlerse herkes kuşkulanırdı. Düşerlerdi Maria’nın peşine.
Çok çabuk yakalarlardı. Acımasızdılar onlar. Gözleri dönmüştü. Hepsini
öldürürlerdi. Sonra başkan konuşma anında “Kızın bir delilik yaparsa önce onu
öldürürüz!”demişti.
Kendi
aralarında konuştular. Delice Hacı hemen ailesine durumu anlatacak ve geceden
Hacın’dan çıkacaklardı. Aradan bir zaman geçecekti. Hacı gizlice tekrar Hacın’a
gelecekti. Maria’yı da alıp gidecekti.
O
gece Delice Hacı ve ailesi Hacın’ı terk ettiler. Bir süre dağlarda, ormanda
dolaştılar durdular. Köylere gittiler. İlk fırsatta Delice Hacı bir gece
Hacın’a geldi. Maria’yı aradı. Mariaların evinde kimsecikler kalmamıştı.
Hacın’da da Maria’yı soracak bir Türk bulamadı. Maşatlığa gitti. Aç susuz
günlerce Maria’nın evini gözetledi maşatlıktan. Ne Maria’yı ne de Maria’nın
ailesinden kimseyi göremedi. Maria’nın ailesi ya öldürülmüştü. Ya da Hacın’ı
terk etmişlerdi.
Günler
sonra çeteler Hacın’ı aldılar. İçlerinde Delice Hacı’da vardı. Delice Hacı
doğru Maria’nın evine gitti. Ev alev alev yanıyordu. Canlı namına bir Allah
kulu kalmamıştı. Öfkeye geldi Delice Hacı. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Ağzına
gelen bütün küfürleri etti. Koştu. Koştu. Koştu. Belediye Binası’na vardı.
Tekmeledi kapıyı, girdi başkanın odasına. Kimsecikler yoktu odada. Her yeri
aradı. Bulamadı başkanı. Öfkesi kabardıkça kabardı. Belediye binasındaki
gazyağı deposunu biliyordu. Koştu depoya. Sırtına tulumbayı bağladı. Gaz
doldurdu. Geldi başkanın odasına. Her yere gazyağı püskürttü. Bir yandan da
bağırıyordu.
“Buradadır
o it. Bir yere saklanmıştır. Ahdim var. Yakacağım o iti. İt kimmiş görsün şimdi.”diye
avazı çıktığı kadar bağırdı. Görenler, “Delice Hacı tam delirdi.”dediler. Ona
engel olmaya çalıştılar. Ama o ateşledi çakmağını. Belediye binası çatır çatır
yandı. Söndürmeye çalıştılar ama Türk çeteleri, binayı kurtaramadılar.
Belediye
binasının alevleri Delice Hacı’nın yüreğindeki yangını söndürmedi hiçbir zaman.
O hep Maria’yı aradı yanık şehrin küllerinde… Evlendi çoluk çocuk sahibi oldu.
Ama Maria hiç aklından çıkmadı.
Siz
hiç sevdalandınız mı? Yüreğinize basa basa bir sevdayı doldurdunuz mu? Her baktığınız yerde, her konuştuğunuz kelimede, her
düşündüğünüz hayalde, sadece ve sadece sevdiğinizi düşündünüz mü? Rüyalarınızda,
hayallerinizde hep o oldu mu? Bütün resimler
silindi mi gözlerinizden? Varsa o, yoksa o dediniz mi? Eğer unutuyorsanız duyduğunuz iki yaldızlı sözlerle
sevdiğinizin cismini, eğer bir an bile ondan başkasını düşünebiliyorsanız, eğer
ondan ayrınız, size ait sırlarınız oluyorsa, eğer ondan başkasını özlüyorsanız,
Delice Hacı’nın yanık sevdasını anlamanız beklenemez. Sadece dersiniz ki:
“Belediye Binasını Delice Hacı yaktı! Ya Delice Hacı’nın yüreğini kim yaktı?
Seni çok sevdim, “Kız Delice Hacı!” iyi ki
yüreği olan bir komşuya sahip olmuşum. İyi ki yıllar sonra Hacın Yanık Şehrin
Külleri arasında senin sevdanı bulmuşum. Yoksa hep aklımda bana “Kız
Ahmet.”diyen Delice Hacı olarak kalacaktın.
Mekanın cennet olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder