YENGELERİN
HASI
Bu omzuma başını yaslayan kadın, benim yengem. Mürsel
Amca’mın karısı. Mehmet Baykal’ın da kızı…
Bazı insanlar vardır ya, onu anlatmaya kelimeler yetmez.
Kaleminiz aciz kalır, diliniz susar... Benim de Nazmiye Yenge’mi anlatmaya
kalemimin gücü yetmez. Ona, “Bizim ailemizin bilgesi!”desem hiç de abartmış
olmam.
1925’te
doğmuş. Yani Hacın yandıktan beş yıl sonra. Yanık Şehir’den kurtulanların çoğunu görmüş.
Onları öyle can kulağı ile dinlemiş ki sormayın. Sadece dinlemekle kalmamış her
sözü hafızasına kaydetmiş.
Ben
ne zaman Hacın Şehri’nin tarihi ile ilgili bir sıkıntıya düşsem, doğru yengeme
gider, onun dizinin dibine oturur, saatlerce onu dinlerim. Son zamanlarda da
konuşmalarını kaydeder oldum. İnsan hafızası beşerdir, şaşar. Bakarsınız bir
gün Nazmiye Yenge’min anlattıkları tarihe bir ışık tutar. Ona sorduğum
sorulardan bazılarına verdiği cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum:
KÂTİP
HACI MUSTAFA
Kâtip Hacı Mustafa, Nazmiye Yengem’in dedesi, yani annesi
Şerife’nin babasıdır. Kâtip Hacı Mustafa Hacın’da yaşamaktadır. Aile büyükleri
Kahramanmaraş Afşinlidir. Afşin’in eski adı Yarpuz’dur. Aile Yarpuz’dan gelerek Hacın’a yerleşmiştir.
Yarpuz’dan geldikleri için aileye de “Yarpuzlular” denilmektedir.
Yarpuzlu Kâtip Hacı Mustafa, Osmanlı’dan beri köyleri
gezmekte, devlet adına aşar (öşür) denilen bir vergi toplamaktadır. Alınan bu
verginin kayıtlarını tutmaktadır. Köyleri gezdiği için de köylerdeki bütün
insanları tanımaktadır.
Kâtip
Hacı Mustafa Ayşe ile evlidir. Altı çocuklarından üçü kız, üçü erkektir. Kızları;
Şerife, Sabiha, Nadire... Oğulları; Kazım, Ali Rıza ve Ahmet.
Fransızlar
Hacın’ı işgal ettikten sonra da Kâtip Hacı Mustafa köyleri gezmeye devam eder.
Devlet memuru olduğu için bütün devlet memurlarını da yakından tanımaktadır.
Hemen hemen herkesin karakterini bilir, sağlam karakterli arkadaşı Genco Çavuş
ile de sürekli görüşen, onunla fikir alışverişinde bulunan bir kişidir. Mustafa
Kmal’in bir gün Hacın’ı kurtaracağına inanmaktadır. Kuvayı Milli ile de
bağlantılıdır.
Kâtip
Hacı Mustafa, her zaman olduğu gibi yine köylere aşar toplamak için giderken,
eşi Ayşe, oğlu Ahmet, Sabiha ve Nadire’yi de alarak Karsavuran Köyü’nde, Mehmet
Baykal ile evli olan kızı Şerife’nin yanına bırakıyor. Kendisi de eşi ve
kızlarını Karsavuran Köyü’nde bıraktıktan sonra oğlu Ahmet ile birlikte Tozlu
Köyü’ne gidiyorlar.
Çerkezlerden
bir kadın ile evli olan bir Hacınlı, Fransız hükümetine karşı geldiği,
köylülerle konuşarak çete toplamaya çalıştığı gerekçesi ile Ermenilerce Akpınar’da
tutuklanıyor. Bu kişiye orada işkence ediyorlar. “Ya bize Kuvayı Milliyecilerle
bağlantı kuranları haber verirsin, ya da seni öldürürüz.”diye tehdit ediyorlar.
Canı derdine düşen bu kişi:
“Beni
öldürmezseniz size Mustafa Kemal ile bağlantı kuranları söylerim.”diyor.
Bol
vaatler sonunda bu kişi:
“Kâtip
Hacı Mustafa Efendi köy köy geziyor. Genco Çavuş ile birlikte köylüleri çete
olmaya ikna ediyor. Köylülerden aldığı bilgileri Genco Çavuş’a bildiriyor.
Genco Çavuş da Kâtip Hacı Mustafa’dan aldığı bilgileri Everek’te bulunan
Kamberli Osman’a iletiyor. Everek’ten silahlar geliyor. Bu silahları Kâtip Hacı
Mustafa ve Genco Çacuş köylülere dağıtıyorlar.”diyor.
Bu
haberi alan Ermeniler, Kâtip Hacı Mustafa’nın Tozlu Köyü’nde olduğunu da öğreniyorlar.
Ani bir baskınla Tozlu Köyü’ne gidiyorlar.
Daha
önceden başına bir gün iş geleceğini bilen Kâtip Hacı Mustafa, oğlu Ahmet’e:
“Oğlum,
bir gün Ermeniler gelir, beni götürmeye çalışırlarsa sen sakın onlara görünme.
İlk fırsatta ananın yanına git. Kardeşlerine de göz kulak ol. Ne olursa olsun
sakın ola da Hacın’a gitmen.” diyor.
Kâtip
Hacı Mustafa Efendi, her köyde olduğu gibi Tozlu Köyü’nde de bulunan ambara
varıyor. Ambar iki katlı bir evdir. Evin altı buğday ambarı orak kullanılırken,
ikinci katta da ambarın bekçisi oturmaktadır. Kâtip Hacı Mustafa Efendi’de köye
her gittiğinde o evde kalmaktadır.
Vakit
akşama yakın bir vakittir. Köylüler sığırlarına saman vermekte, yanan
sobalardan çıkan dumanlar köyün üstünü kaplamakta, Katip Hacı Mustafa Efendi’nin
oğlu Ahmet bekçi ile birlikte buğday ambarında şinikle buğdayı ölçüp çuvallara
doldurmaktadır. Kâtip Hacı Mustafa Efendi’de evin ikinci katında abdestini
almış, akşam ezanını beklemektedir.
O
anda köpekler havlar, silahlar patlar. Kimse ne olduğunu anlamadan Kâtip Hacı
Mustafa Efendi’nin bulunduğu evin merdivenlerini önde Kirkor Şinikyan, arkadan
üç Ermeni askeri çıkarlar. Kâtip Hacı Mustafa Efendi yolunda gitmeyen bir
şeylerin olduğunu anlar. Evin kapısına tam çıkacağı sırada kapı bir darbe ile
üzerine devrilir. Kirkor Şinikyan ve askerleri Kâtip Hacı Mustafa Efendi’yi
yaka paça tutuklarlar. Kısa bir süre direnmek isteyen Kâtip Hacı Mustafa Efendi
evin balkonuna çıkartılır. Oğlu Ahmet duysun da kimselere görünmesin diye
yüksek sesle bağırır:
“Ne
oluyor Kirkor Efendi, beni öldürmeye mi götürüyorsunuz?”
Kirkor
Şinikyan:
“Evet,
öldürmeye götürüyoruz!”der. Ve merdivenin başında Kâtip Hacı Mustafa Efendi’nin
bağrına bir tepik vurur. Yediği tepiğin tesiri ile Kâtip Hacı Mustafa Efendi
yuvarlanarak merdivenlerden aşağıya düşer. Oğlu Ahmet ve bekçi olanları buğday
ambarının kapı aralığından seyrederler. Kirkor ve adamlarının işi Kâtip Hacı
Mustafa Efendi’yi götürmek olduğu için başka kimseye dokunmadan köyü terk
ederler.
Kâtip
Hacı Mustafa Efendi, önce Karsavuran Köyü’ne, daha sonra Hacın’a getirilir.
Hacın’da Genco Çavuş’a uygulanan işkencelerin tamamı Kâtip Hacı Mustafa
Efendi’ye de uygulanır.
Kâtip
Hacı Mustafa Efendi, her gün sorguya çekilir. Her gün işkence yapılır. Ona:
“Sen
kâtipsin, herkesi tanırsın. Mustafa Kemal’le kimler irtibat halinde, söyle!”
derler.
Bir
aydan fazla işkence yaparlar. Ne Genco Çavuş ne de Kâtip Hacı Mustafa Efendi
istenilen bilgiyi vermezler. Kâtip Hacı Mustafa Efendi’yi konuşturmak için
oğulları Kazım ve Ali Rıza’yı öldürürler. O yine de konuşmaz. Onu da tıpkı
Genco Çavuş gibi işkence ile öldürüp, Genco Çavuş’u attıkları Kirkot ile Çatak
(Obruk) sularının birleştiği yere atarlar.
Kâtip
Hacı Mustafa Efendi’nin Genco Çavuş’tan sadece bir farkı vardır. Kâtip Hacı
Mustafa Efendi’nin Hacın’da bulunan kardeşi Gafar Efendi’ye:
“Bir
itiniz öldü. Leşi köprünün ayağında... Gidin onu oradan alın. Çevreye kokusu
dağılmasın!”derler. Gafar Efendi ve diğer akrabaları Kâtip Hacı Mustafa
Efendi’nin parçalanmış ölüsünü Taş Köprü’nün ayağının dibinden alırlar.
Kâtip
Hacı Mustafa Efendi ve Genco Çavuş canları pahasına çetelerin silahları,
isimleri ve nerelerde olduklarını söylemediler. Her ikisi de isimsiz yüzlerce
kahraman gibi Türk Milleti’nin yazılmayan tarihinde yerlerini aldılar. Bir de Kâtip
Hacı Mustafa’nın eşi Ayşe Hanım’ın söylediği şu ağıt:
Büyük evimin
yapısı,
Kıbleye doğru
kapısı…
İki mektepli
yitirdim,
Yel eser gelir
kokusu.
Şirin
efendimin sözü,
Ağ elleri
yazar yazı,
Kınamayın
komşular beni,
Ben yitirdim
çifte kuzu.
Melek Hanım’ın Evi
MELEK
HANIM
Tarihler onun söylediği ağıtla şekillendi. Yürekler onun söylediği
ağıtla yandı. Hacın onun söylediği ağıtla ağladı. Onun söylediği ağıt ses oldu
Hacın’a. Herkes Melek Hanım ağıtını duydu. Herkes Melek Hanım ismini ezberledi.
Kimdi bu Melek Hanım?
Ben de aynı soruyu sordum Nazmiye Yenge’me:
“Yenge, Melek Hanım kimdi?”dedim.
Yengem
hafif bir gülümsedi.
“Senin
akraban!”dedi.
O
ana kadar Melek Hanım’ın akrabam olduğunu hiç duymamıştım.
“Nasıl
akrabam yenge?” diye sordum.
“Melek
Hanım’ın kocası Gafar Efendi, senin deden Çerkez Ali’nin öz teyzesinin oğluydu.
Deden Çerkez Ali ondan bahsederken hep “Melek Abla.”diye bahsederdi.”dedi.
Gafar
Efendi, Kâtip Hacı Mustafa Efendi’nin kardeşi olur. Evleri İslam Mahalle’sinde,
Nazir Efendi’nin konağının hemen bitişiğindedir. İki katlı evin üst katında
Kâtip Hacı Mustafa Efendi, alt katında da Gafar Efendi oturmaktadır.
Gafar
Efendi Kayracık Köyü’nden, Çaputsuz Mustafa Efendi’nin kızı Melek ile evlidir.
Atfiye, Şefika, Osman ve Mesut adlarında çocukları vardır. Uzun süre Osmanlı
Devleti’nde Jandarma Başçavuş’u olarak Tarsus’ta görev yaptıktan sonra emekli
oldu. Hacın’a yerleşti.
Gafar
Efendi de, Melek Hanım da şen şakrak insanlardır. Gafar Efendi ud çalar, Melek
Hanım da eşine eşlik ederdi. Her ikisi de ince bir ruh yapısına sahiplerdi.
Melek Hanım’ın anası Zelfin denen yerdendir.
Avşar’dır. Avşar olmasından mı, Allah vergisinden mi bilinmez Melek Hanım,
düğünlerde türkü söyler, cenazelerde ağıt yakardı. Bunu Hacınlı olan herkes
bilirdi. Birisi öldüğü zaman Melek Hanım cenazeye gider ağıt yakardı. Ağıt
söylemek yüreğinde olan Melek Hanım, Hacın karıştığı ilk günden itibaren de
gördüğü, duyduğu her olaydan etkilenmiş ve ağıt söylemiştir.
Melek
Hanım, kayını Kâtip Hacı Mustafa öldürüldüğünde:
“Gadanı alayım gayınım
Son görgü de bu muydu?
Çifte gurşun sıkılınca
Düşek yerin su muydu” dedi.
Kâtip Hacı Mustafa’nın, hikâyemizde de
yazdığımız gibi, ölüsü Taş Köprü’nün ayağının dibine atılmıştı. Orası Obruk ve
Kirkot derelerinin birleştiği yerdi.
Eşi Gafar Efendi öldürüldüğünde:
“Aman bu ne
acı işler
Babasını
öldürmüşler
Atfiye’me
selam söylen
Göğ yüzünde
uçan kuşlar” dedi.
Melek Hanım’ın
büyük kızı Atfiye, Yamanlı Köyü’ne gelin gitmişti. Feryadını ona duyurmaya
çalışıyordu.
“Şefika’mı öldürmüşler
Mektebin önünde yatar
Babam oğlu goç Bilal’ım
Bunu duysa neler yapar”
“Mektep, İslam Mahallesindeki caminin
altındaydı. Melek Hanım’ın evine yüz metre mesafededir.
Şefika, Melek
Hanım’ın büyük kızıdır. Eşi öldüğü için baba evine gelmiştir. Ailesi ile
birlikte yaşamaktadır. Bir de oğlu vardır. Adı Yusuf. O da öldürülmüştür.
Torunu Yusuf için Melek Hanım:
“Örflüydün Genco Çavuş
Gâvurlara eyle zavır
Bebeğimi öldürüyor
Çamşaroğlu goca gavur.” demektedir.
Rüştiye mezunu oğlu Osman
öldürüldüğünde:
“Sekiz gavur bir gelince
Osman’ımı şaşırdılar
Baban çete başı deyi
Hacı Ahmed’i bişirdiler”
Hacı Ahmet,
Melek Hanım’ın kızı Atfiye’nin oğludur. Yamanlı Köyü’nde okul olmadığı için,
dedesi Gafar Efendi onu okutmak için Hacın’a getirmiştir. O da Melek Hanım’ın
oğlu Mesut ile birlikte rüştüye de okumaktadır
Hacın oldu GANLI GUYU
Uyu Osman oğlum uyu
Hücumunan alınmadı
Yıkılasın Sultan Suyu” diye feryat
etmektedir.
“Kara Osman’ım ağ Mesud’um
Onları ben eliminen verdim
Bu ne hikmet ey Allah’ım!
Gâvura el aman dedim”
Oğlu Mesut rüştiyede öğrencidir. Onu da
Ermeniler öldürdüler.
Melek Hanım ağıtın bir yerinde:
“Kele Dudu, kele Dudu
‘’Ganlı gömlek yu’’ diyorlar
Bebekleri kaynatmışlar
‘’Guzu eti ye’’ diyorlar” demektedir.
Buradaki “Dudu”
kim diye sorguladık. Ağıtta geçen Dudu kimdi? Kesin olarak tespit edemedik.
Ancak dikkatimizi çeken bir hikâye var. Biz o hikâyeyi yazdık. O hikâyenin adı
“GELİN AYŞE” hikâyesidir.
Gelin Ayşe’nin
gelin geldiği ev ile Melek Hanım’ın evi hemen yan yanadır. Her iki ev de iki
katlıdır. Gelin Ayşe de, Melek Hanım da evin birinci katlarında
oturmaktadırlar. Gelin Ayşe, Hacın’a
gelin gelirken Melek Hanım sürekli yanındadır. Gelin Ayşe’nin annesi Dudu ile
Melek Hanım’ın kocası Gafar Efendi akrabadır. Gelin Ayşe Melek Hanım’ın gözü
önünde işkence ile öldürülmüştür. Çok duyarlı olan Melek Hanım, yanında kapı
komşusu Gelin Ayşe öldürülürken ona ağıt söylememesi mümkün değildir. Çok
yüksek bir ihtimalle Melek Hanım:
“Kele Dudu, kele Dudu
‘’Ganlı gömlek yu’’ diyorlar
Bebekleri kaynatmışlar
Guzu eti ye’’ diyorlar” mısrasını Gelin Ayşe’nin anası Dudu için
söylemiştir.
Melek Hanım
Hacın’da öldürülen Müslüman Türk kadınlarından sadece biridir. Onun da akıbeti
diğer kadınlarımız gibi olmuştur.
Melek Hanım, Hacın’da
sevilen bir kadındı. Ailesi de saygı duyulan bir aileydi. Belediye hemşiresi
ile iyi arkadaştı. O hemşireye herkes Mınış’ın Kızı derdi.
Hacın Ağıt’ını
Türk kadını Melek Hanım, yüreği yanarak söyledi. Belediye hemşiresi Mınış’ın
Kızı da bir kâğıda yazdı.
Herkesin
öldürüldüğünü gören Melek Hanım, Mınış’ın Kızı’na:
“Bu ağıdı sakla.
Sizinkiler daha Türklerin ne olduğunu öğrenmemişler. Bu kadar katliama Türkler
seyirci kalamazlar. Mutlaka Hacın’ı alırlar. Türkler geldiğinde bu ağıdı onlara
ver. Hacın’da yapılanları Türkler bu ağıttan öğrensinler. Bu ağıt senin de
güvencen olur. Bu ağıdı onlara verirsen sana dokunmazlar.” dedi.
Melek Hanım’ın
dediği oldu. Türkler Hacın’ı geri aldılar. Ağıt bir şekilde çetelerin eline
geçti. Ağıdı çetelere Mınış’ın kızı mı verdi? Yoksa onu çeteler mi buldu, biz
tespit edemedik. Ancak Melek Hanım’ın söylediği ağıt dilden dile dolaştı. Onu
herkes öğrendi. Herkes birbirine öğretti. Günümüze kadar da geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder