17 Nisan 2013 Çarşamba

MÜDERRİS ALİ HOCA


MÜDERRİS ALİ HOCA
07.11.2010
Genç arkadaşım Hasan Teke ile birlikte ikindi gölgesi Saimbeyli’nin üzerine düşerken Kasım Ay’ın evine vardık. Kapıyı çaldık. Kasım Emmi önde eşi Kadiriye Abla arkada kapıyı açtılar.  Bizi içeriye buyur ettiler. Biz “hoş beş” konuşurken Hasan müsaade istedi.
Hasan, birkaç günlüğüne ilçeye izne gelmişti. Görmesi gereken yerler vardı. Biz de kendisini yolcu ettikten sonra Kasım Emmi’ye sordum.
“Kasım Emmi kaç doğumlusun?”
“1928”
“Baban kaç doğumluydu?
“Doğumunu hatırlamıyorum. Ama Babam 1953 yılında öldü. O zaman 73 yaşındaydı. Sen hesap et.”
Biz kasım Emmi’nin babasının yaşını hesap etmeye kalkışırken, Kasım Emmi’nin eşi Kadiriye abla:
“Ne yapacaksınız adamın yaşını?”dedi.
O öyle sorunca:
“Valla Kadiriye Abla, baktım gençlerden hayır yok, bende yaşlıları araştırmaya başladım. Kasım Emmi’nin babasının Hacın’daki olaylardan haberi var mıydı diye merak ettim” dedim.
Kasım Emmi:
“Hacın karıştığında benim babam Ruslara esir düşmüştü. Hacın harbine katılmadı.”dedi.
Kadiriye abla:
“Hacın harbinde benim halamın kocası Mehmet ile onun oğlu Mustafa Ermeniler tarafından öldürülmüş,” dedi.
“Halanın kocası Mehmet Ermenilerle savaşırken mi öldürüldü?”
“Yok, ne savaşı? O çete değildi. Hacın’da yaşayan sıradan bir vatandaştı.”
“Kimlerdendi Mehmet?”
“Cikilerden!”
“Nasıl öldürmüşler, niye öldürmüşler? Sen kimden duydun onların öldürüldüğünü?”
“Babam anlatırdı. Anam anlatırdı. Herkes anlatırdı. Bilmeyen mi var?”
“Babana kim derler? Ne anlatırdı?
“Benim babama Hacı Ahmet (Korkmaz) derler. O derdi ki, bacımın oğlu Mehmet ile onun oğlu Mustafa’yı gâvurlar Hacın’da öldürdüler. Ben onlardan duydum. Daha çok anlatırlardı. Gâvur çok insan öldürmüş.” dedi.
Belli ki Kadiriye Abla çocukluğunda bu tür olayları çok dinlemişti. Anlatacağı çok şey vardı. Ama ben Kasım Emmi’ye sordum:
“Kasım Emmi senin babana kim derlerdi?”
“Benim babama Müderris Ali Hoca, derlerdi. Babam 25 sene tahsil yaptığını anlatırdı. Babamlar üç kardeşlermiş. Bir kardeşi Mehmet, o duttan düşmüş ölmüş. Diğer kardeşi Ahmet, Çanakkale harbinde İngiliz’e esir düşmüş. Gidiş o gidiş. Bir daha ondan haber alınmamış. Babam da Kadirli’de imamlık yaparken anamla evlenmiş.”
“Ananın adı ne?”
“Ayşe!
“Anan kimin kızı*”
“Benim anam Kadirli’nin Kırıntı Köyü’nden Durmuş Ağa’nın kızı. Anasının adı Sultan…”
“Senin baban savaşa katılmış mı?”
“Benim babam Kafkas’ta savaşmış. Yeni asker olur olmaz doğrudan doğruya harbe sürüyorlar. Hiç talim yaptırmadan... Karın üzerinde savaşmışlar. Mevzileri kardanmış. Karları önlerine yığmışlar. Ona delik açmışlar. Oradan ateş ederlermiş. Bunları Ruslar çeviriyor. Çember içine alıyorlar. Esir ediyorlar. Rusya’ya esir olarak gidiyorlar.
Bir yıl esir kalmış. Onlara sadece arpa hediği veriyorlar. Arpa hediğinden başka da bir şey vermiyorlar.
Bir yıl esir kalıyorlar. Sonra Lenin Çar’a karşı ihtilal yapıyor. Rusya’da iç karışıklık oluyor. O zaman Çar, bunlara “Rusya’nın içinde dolaşabilir” diye bir vesika veriyor. Bunlar yetmiş kişi olarak Türkiye sınırına geliyorlar. Kaçmak istiyorlar. Kaçamıyorlar. Bunları yine tutukluyorlar. Daha sonra Kırım’a gidiyorlar. Oradan da Doğu Almanya’ya kaçıyorlar. Gidip Alman hükümetine “Biz Türk’üz, Ruslara esir düştük. Oradan da kaçtık. Bizi ülkemize yollayın” diyorlar. Alman hükümeti bunları İstanbul’a getirip Türkiye’ye teslim ediyor. “
“Baban Kafkasa giderken çocukları var mı?”
“Var! Halil abim ve Fadıma ablam o zaman varlar. Ben daha sonra oldum. 1928’de.”
Benim sormama fırsat vermeden Kasım Emmi:
“Babam buraya (Hacın) geldiğinde Hacın harbi bitmiş. Ondan dolayı babam Hacın harbine katılamamış.”
Kasım Emmi ile konuşmam çok faydalı oldu. Çünkü bir tespiti yapmamız için Kasım Emmi çok iyi bir örnekti. Yaptığım araştırmada Çanakkale savaşlarında Hacın nüfusuna kayıtlı 45 kişinin Çanakkale’de şehit olduklarını öğrenmiştim. Yemen’e gidenlerin haddi hesabı yoktu. Bu şekilde de Kafkas harbine giden Hacın Türklerinin olduklarını öğrenmiş oldum. Birlikte asırlarca beraber yaşadığımız ve adına “MİLLET-İ SADIKA” dediğimiz Ermenilerin düşmanla birlik olup en zayıf anımızda bizi arkadan vurduklarını daha iyi anladım. Hem Hacın’da, hem de Anadolu’nun her yerinde eli silah tutacak Türk erkeğinin kalmadığı bir zamanda Ermeniler yapılabilecek en adice işleri yaptılar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder