MÜDERRİS
ALİ HOCA
07.11.2010
Genç
arkadaşım Hasan Teke ile birlikte ikindi gölgesi Saimbeyli’nin üzerine düşerken
Kasım Ay’ın evine vardık. Kapıyı çaldık. Kasım Emmi önde eşi Kadiriye Abla
arkada kapıyı açtılar. Bizi içeriye
buyur ettiler. Biz “hoş beş” konuşurken Hasan müsaade istedi.
Hasan,
birkaç günlüğüne ilçeye izne gelmişti. Görmesi gereken yerler vardı. Biz de
kendisini yolcu ettikten sonra Kasım Emmi’ye sordum.
“Kasım
Emmi kaç doğumlusun?”
“1928”
“Baban
kaç doğumluydu?
“Doğumunu
hatırlamıyorum. Ama Babam 1953 yılında öldü. O zaman 73 yaşındaydı. Sen hesap
et.”
Biz
kasım Emmi’nin babasının yaşını hesap etmeye kalkışırken, Kasım Emmi’nin eşi
Kadiriye abla:
“Ne
yapacaksınız adamın yaşını?”dedi.
O
öyle sorunca:
“Valla
Kadiriye Abla, baktım gençlerden hayır yok, bende yaşlıları araştırmaya başladım.
Kasım Emmi’nin babasının Hacın’daki olaylardan haberi var mıydı diye merak
ettim” dedim.
Kasım
Emmi:
“Hacın
karıştığında benim babam Ruslara esir düşmüştü. Hacın harbine katılmadı.”dedi.
Kadiriye
abla:
“Hacın
harbinde benim halamın kocası Mehmet ile onun oğlu Mustafa Ermeniler tarafından
öldürülmüş,” dedi.
“Halanın
kocası Mehmet Ermenilerle savaşırken mi öldürüldü?”
“Yok,
ne savaşı? O çete değildi. Hacın’da yaşayan sıradan bir vatandaştı.”
“Kimlerdendi
Mehmet?”
“Cikilerden!”
“Nasıl
öldürmüşler, niye öldürmüşler? Sen kimden duydun onların öldürüldüğünü?”
“Babam
anlatırdı. Anam anlatırdı. Herkes anlatırdı. Bilmeyen mi var?”
“Babana
kim derler? Ne anlatırdı?
“Benim
babama Hacı Ahmet (Korkmaz) derler. O derdi ki, bacımın oğlu Mehmet ile onun
oğlu Mustafa’yı gâvurlar Hacın’da öldürdüler. Ben onlardan duydum. Daha çok
anlatırlardı. Gâvur çok insan öldürmüş.” dedi.
Belli
ki Kadiriye Abla çocukluğunda bu tür olayları çok dinlemişti. Anlatacağı çok
şey vardı. Ama ben Kasım Emmi’ye sordum:
“Kasım
Emmi senin babana kim derlerdi?”
“Benim
babama Müderris Ali Hoca, derlerdi. Babam 25 sene tahsil yaptığını anlatırdı.
Babamlar üç kardeşlermiş. Bir kardeşi Mehmet, o duttan düşmüş ölmüş. Diğer
kardeşi Ahmet, Çanakkale harbinde İngiliz’e esir düşmüş. Gidiş o gidiş. Bir
daha ondan haber alınmamış. Babam da Kadirli’de imamlık yaparken anamla
evlenmiş.”
“Ananın
adı ne?”
“Ayşe!
“Anan
kimin kızı*”
“Benim
anam Kadirli’nin Kırıntı Köyü’nden Durmuş Ağa’nın kızı. Anasının adı Sultan…”
“Senin
baban savaşa katılmış mı?”
“Benim
babam Kafkas’ta savaşmış. Yeni asker olur olmaz doğrudan doğruya harbe
sürüyorlar. Hiç talim yaptırmadan... Karın üzerinde savaşmışlar. Mevzileri
kardanmış. Karları önlerine yığmışlar. Ona delik açmışlar. Oradan ateş
ederlermiş. Bunları Ruslar çeviriyor. Çember içine alıyorlar. Esir ediyorlar. Rusya’ya
esir olarak gidiyorlar.
Bir
yıl esir kalmış. Onlara sadece arpa hediği veriyorlar. Arpa hediğinden başka da
bir şey vermiyorlar.
Bir
yıl esir kalıyorlar. Sonra Lenin Çar’a karşı ihtilal yapıyor. Rusya’da iç
karışıklık oluyor. O zaman Çar, bunlara “Rusya’nın içinde dolaşabilir” diye
bir vesika veriyor. Bunlar yetmiş kişi olarak Türkiye sınırına geliyorlar. Kaçmak
istiyorlar. Kaçamıyorlar. Bunları yine tutukluyorlar. Daha sonra Kırım’a
gidiyorlar. Oradan da Doğu Almanya’ya kaçıyorlar. Gidip Alman hükümetine “Biz
Türk’üz, Ruslara esir düştük. Oradan da kaçtık. Bizi ülkemize yollayın”
diyorlar. Alman hükümeti bunları İstanbul’a getirip Türkiye’ye teslim ediyor. “
“Baban
Kafkasa giderken çocukları var mı?”
“Var!
Halil abim ve Fadıma ablam o zaman varlar. Ben daha sonra oldum. 1928’de.”
Benim
sormama fırsat vermeden Kasım Emmi:
“Babam
buraya (Hacın) geldiğinde Hacın harbi bitmiş. Ondan dolayı babam Hacın harbine
katılamamış.”
Kasım
Emmi ile konuşmam çok faydalı oldu. Çünkü bir tespiti yapmamız için Kasım Emmi
çok iyi bir örnekti. Yaptığım araştırmada Çanakkale savaşlarında Hacın nüfusuna
kayıtlı 45 kişinin Çanakkale’de şehit olduklarını öğrenmiştim. Yemen’e
gidenlerin haddi hesabı yoktu. Bu şekilde de Kafkas harbine giden Hacın
Türklerinin olduklarını öğrenmiş oldum. Birlikte asırlarca beraber yaşadığımız
ve adına “MİLLET-İ SADIKA” dediğimiz Ermenilerin düşmanla birlik olup en zayıf
anımızda bizi arkadan vurduklarını daha iyi anladım. Hem Hacın’da, hem de
Anadolu’nun her yerinde eli silah tutacak Türk erkeğinin kalmadığı bir zamanda
Ermeniler yapılabilecek en adice işleri yaptılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder