17 Nisan 2013 Çarşamba

ŞABAN SARAÇ


KÖŞKER ŞABAN
            Hacın’ın yerlisi olup da ailesinden kayıp vermeyen bu şehirde bir Allah’ın kulu var mı acaba? O kadar araştırma yaptım. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Ermeniler benim akrabalarımdan kimseyi öldürmedi!”demedi. Eğer bir insanın akrabaları 1920 yılında Hacın’da yaşamışsa ve bir yol bulup ocak, şubat aylarında Hacın’dan kaçamamışsa, mutlaka işkence veya ölümle karşılaşmış demektir.
            Köşker Şaban’ı çocukluğumdan belli bilirdim. Teyzem Selbi’nin de eşi olur. Araştırmalarım beni 4 Aralık 2010 günü Köşker Şaban’ın kızı Pakize Akçal’ın evine götürdü. Ona sordum:
            -Pakize Abla, babana kim derler?
            -Köşker Şaban, derler. Şaban Saraç.
            -Baban kimin oğlu?
            -Koca Osman’ın oğlu.
            -Anasının adı ne?
            -Hatice.
            -Baban nereli?
            -Babam Hacınlı.
            -Baban Hacın ile ilgili size bir şeyler anlattı mı?
            -Anlatmaz mı, çok anlattı.
            -Mesela neler anlattı?
            -Hacın karıştığında babam 15-16 yaşındaymış. Dedeme “Koca Osman.”derlermiş. Dedem Hacın karışmadan önce eceli ile ölmüş. İki evliymiş. Babamlar Hacın’da İslam Mahallesi’nde otururlarmış. Ancak Ermeni komşuları da varmış. Komşularından biri bir gün gizlice Fadıma Halama gelerek:
            “Fadime, diyor. Bizim hafşa senden itler gudurdu, Ortalık birbirine düştü. Sabaha kadar Çatal Oluk’tan kiliseye su çekiyoruz. Su çeke çeke omuzlarımızda hayır kalmadı. N’olur Fadıma Şaban’ı kurtar, diyor.
 Omuzlarını açıp gösteriyor. Omuzları su çekmekten morarmış, halam da görüyor.
Halam Fadıma onu öyle görünce iki çocuğunu alıyor. Bir habeye koyuyor. Eşeğe de kendisi biniyor. Giderken yanına sarımsak, soğan, biraz da ekmek alıyor. Çağlayan’da yerleri varmış. Babamı da yanına alıyor. Çağlaya’na gidiyorlar. Taş Köprü’nün oraya vardıklarında Ermeni gençler halama soruyor:
“Fadıma Dezze, Nereye gidiyon?”diyorlar.
Halam da:
“Gadasını aldıklarım, soğan, sarımsak ekmeye gidiyom.”diyor.
Ermeni gençleri kendi aralarında konuşuyorlar:
“Cacıklar siz ekin de biz yerik.”diyor.
Onların kendi aralarında Ermenice konuşmalarından babam anlıyor. Babam Ermenice’yi bilirdi. Babam anladıklarını Fadıma Hala’ma anlatıyor. Halam ile babam dağdan dağa giderek Feke’ye varıyorlar. Oranın kaymakamı bunların geldiğini haber alıyor. Makamına çağırıyor. Halamı çocuklarını ve eşeği orada alıkoyuyorlar. Babamın eline bir teskere veriyorlar.
“Bu teskereyi al, Hacın kaymakamına ver.”diyorlar.
Babam:
“Beni öldürürler!”diyor.
Kaymakam:
“Önüne kim gelirse bu teskereyi göster. Sana bir şey demezler.”diyor.
Babam o teskere ile Hacın’a geri geliyor. Diğer Halam Kiraz’ın yanına varıyor. O gece orada kalıyor. Sabah kalkıyor. Feke’ye gitmek için evden ayrılıyor. Halamın oğlu Celal arkasından koşuyor. Karakolun orada babama yetişiyor. “Dayı beni de götür, dayı beni de götür.”diye ağlıyor. Babam Celal’e darılıyor bir de şaplak vuruyor. Onu geri gönderiyor.
Karakolun önüne geliyor ki ne görsün, bizim Türkleri hep orada tutuklamışlar. Bazılarına işkence yapmışlar. Bizim enişte Tahsin babamı görünce:
“Şaban, sen de mıhlanmaya geldin.”diyor.
Babamı gören Ermeniler:
“Bir av daha geldi.” diye babamı tutuyorlar. Babam elindeki Feke kaymakamının verdiği teskereyi gösterince, serbest bırakıyorlar. Babam Hacın’dan doğru Feke’ye gidiyor. Oradan Fadıma Halam ile birlikte yola çıkıyorlar. Dağdan dağa giderek şimdi Tufanbeyli Köyü olan Çerkez Akpınar Köyü’ne gidiyorlar. Yolda giderken iki çocuktan biri ölüyor. Ölen kızın adı Ummuhanı. Çocuklardan biri kalıyor. O kalan çocuk daha sonra Kel Bayram ile evlendi. Adı Fatma. Onun anasının adı da Fadıma.
Hacın’da babamın kardeşi İsmail, Sultan Suyu’nda şehit oldu. Ermeniler onu alnından vurdular. O İsmail, Kel Bayram’ın babası olur. Benim de amcamdır.
Ayrıca; ebem, yani Babaannem Hatice, halalarım; Kiraz ve Ayşe, Fadıma Hala’mın kocası Halil, Kiraz Hala’mın oğlu Celal de Hacın da öldürüldüler.
Dedem Koca Osman’ın çocuklarından sadece babam, Fadıma Halam, Ümmüsü Halam ve Osman Amcam kurtuldu. Diğerleri hep Ermeniler tarafından öldürüldü.”dedi.
Pakize Abla, ailesinden duyduklarını hiç yanılgıya fırsat vermeden tane tane anlatıyordu. Sözü bittiğinde gözleri sulandı.
“Ne oldu Pakize Abla?”dediğimde:
“Babam ölene kadar en çok yeğeni Celal’e yandı. O çocuğu niye kurtarmadım, diye hep üzüldü.”dedi.
Celal, Köşker Şaban’ın arkasından çok ağlamıştı. “Dayı beni de götür!”demişti. Köşker Şaban bir ömür boyu Celal’in arkasından ağladı. Ermenilerce katledilen bacıları; Kiraz ve Ayşe’nin adlarını kendi kızlarının adlarına koydu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder